Wooden houses catch fire easily.
- Ahşap evler kolayca tutuşurlar.
He will find the bus stop easily.
- Otobüs durağını kolayca bulacaktır.
The noted diplomat readily participated in the committee.
- Tanınmış diplomat komiteye kolayca katıldı.
The eloquent scholar readily participated in the debate.
- Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.
Statistics are easy to misinterpret.
- İstatistikler kolayca yanlış yorumlanabilir.
Sami always had pills within easy reach.
- Sami'nin her zaman kolayca ulaşabileceği hapları vardı.
She solved the problem with ease.
- Kolayca sorunu çözdü.
He writes English with ease.
- O kolayca İngilizce yazıyor.
This zipper doesn't zip smoothly.
- Bu fermuar kolayca kapanmıyor.
We forget our faults easily if no one knows them as well as us.
- Eğer hiç kimse onları bizim kadar iyi bilmiyorsa hatalarımızı kolayca unutabiliriz.