Tom is a man of absolute sincerity.
- Tom mutlak bir dürüstlük insanıdır.
He has absolute power.
- Onun mutlak gücü var.
He has absolute power.
- Onun mutlak gücü var.
The dictator had the absolute loyalty of all his aides.
- Diktatörün tüm yardımcıları ile ilgili mutlak sadakatı vardı.
That's an utter waste of time.
- O mutlak bir zaman kaybı.
It was an utter disaster.
- O mutlak bir felaketti.
He is certain to win the game.
- O, oyunu mutlaka kazanacak.
We'd be absolutely thrilled if that happened.
- O olsaydı mutlaka heyecanlanırdık.
I suggest you to go absolutely on a trip to Ferrara and Ravenna.
- Mutlaka Ferrara ve Ravenna'ya bir gezi yapmanı öneririm.
Be sure and call me tonight.
- Gece beni mutlaka ara.
Be sure to come at 3.
- Saat üçte mutlaka gel.
Don't tell her anything except the absolute truth.
- Ona mutlak hakikat dışında hiçbir şey söyleme.
The dictator had the absolute loyalty of all his assistants.
- Diktatör yardımcılarının hepsinin mutlak sadakatine sahipti.
Absolute zero is the lowest possible temperature.
- Mutlak sıfır, mümkün olan en düşük sıcaklıktır.