parallel; on a level; reaching the same limit

listen to the pronunciation of parallel; on a level; reaching the same limit
Английский Язык - Турецкий язык

Определение parallel; on a level; reaching the same limit в Английский Язык Турецкий язык словарь

even
{f} eşit olarak bölüştürmek
even
{s} dengeli
even
tam (sayı)
even
de
even
hatta ve hatta
even
acısını çıkarmak
even
bile

O, tatili sırasında bile asla çevrimiçi değil. - She is never online, even during her vacation.

Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı. - She left without saying even a single word.

even
engebesiz
even
daha da

İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti. - As cultural exchange continued between the two countries, their mutual understanding became even deeper.

Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım. - His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business.

even
hatta

Bu hastalıkların yaklaşık üçte biri tedavi edilebilir fakat diğerleri ciddi, hatta ölümcül olabilir. - About a third of these diseases can be cured, but the others may be serious, or even fatal.

Her şey için görgü kuralı vardır, hatta bir seks partisinin bile. - There's proper etiquette for everything, even an orgy.

even
da
even
tamamıyla

Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun? - Do you even remember Tom?

even
{s} temkinli
even
neredeyse

Tom neredeyse her akşam evdedir. - Tom is at home almost every evening.

Seni neredeyse hiç tanımıyorum. - I hardly even know you.

even
{s} düz, engebesiz
even
dahi

Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Tom'un neye benzediğini dahi hatırlamıyorum. - I don't even remember what Tom looked like.

even
düzeltmek
even
{s} başabaş
Английский Язык - Английский Язык
even
parallel; on a level; reaching the same limit

    Расстановка переносов

    parallel; on a level; reaching the same lim·it

    Произношение

Избранное