I need a bag to carry it in.
- Onu taşımak için bir çantaya ihtiyacım var.
It's against the law to carry weapons.
- Silah taşımak hukuka aykırıdır.
Sami used his own truck to transport his furniture.
- Sami mobilyalarını taşımak için kendi kamyonunu kullandı.
The baskets they use to transport fruit are made with strips of cane.
- Onların meyve taşımak için kullandıkları sepetler kamış şeritlerinden yapılır.
The ice on the lake is too thin to bear your weight.
- Gölün üstündeki buz senin ağırlığını taşımak için çok ince.
This letter bears a foreign stamp.
- Bu mektup bir yabancı damgası taşımaktadır.
Tom's wallet was a bit the worse for wear, and Mary said he should get a new one.
- Tom'un cüzdanı taşımak için biraz daha kötüydü. Mary yeni bir tane alması gerektiğini söyledi.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
The public transportation system runs like clockwork.
- Toplu taşıma sistemi saat gibi çalışır.
I need help carrying them.
- Onları taşımak için yardıma ihtiyacım var.
The car has three rows of seats and is capable of carrying eight passengers.
- Arabanın üç sıra koltuğu vardır ve sekiz yolcu taşıma kapasitesine sahiptir.
It's a pain in the neck to get there by public transportation.
- Toplu taşıma aracı ile oraya gitmek can sıkıcı.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
He came bearing a large bunch of flowers.
- O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
Americans have the right to bear arms.
- Amerikalılar silah taşıma hakkına sahiptir.
Buses, trains and planes convey passengers.
- Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.
This sushi restaurant has a conveyor belt that carries sushi.
- Bu suşi restoranının suşi taşıyan bir konveyör bantı var.
Few elephants would volunteer to move to Europe.
- Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
If you want to really improve your French, you should move to a country where it's spoken.
- Fransızcanı gerçekten geliştirmek istiyorsan, konuşulduğu bir ülkeye taşınmalısın.
Tom said that he wanted to move to Boston.
- Tom Boston'a taşınmak istediğini söyledi.
Tom doesn't carry much cash.
- Tom çok miktarda nakit taşımaz.
Tom doesn't carry much luggage on trips.
- Tom gezilerde çok bagaj taşımaz.
Tom can't help move the piano because he has a bad back.
- Tom sırtı ağrıdığı için piyanoyu taşımaya yardım edemiyor.
Help me move this stone.
- Bu taşı taşımama yardım et.
Icebreakers are used to carry cargo and break ice.
- Buzkıranlar kargo taşımak ve buz kırmak için kullanılır.
She is carrying a backpack on her back.
- O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
Tom was carrying an armful of books.
- Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
He helped me to carry the bag.
- Çantayı taşımam için bana yardımcı oldu.
She is carrying a backpack on her back.
- O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
How much is the freight on this box?
- Bu kutuda taşıma ücreti ne kadar?
The yoke of marriage is so heavy that it takes two people to carry it – sometimes three.
- Evliliğin boyunduruğu o kadar ağırdır ki onu taşımak iki kişi gerektirir-bazen üç.
They disputed about whose turn it was to take the trash out.
- Onlar çöpü dışarıya taşımak için kimin sırası olduğu hakkında tartıştılar.
She carried that habit to her grave.
- O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.
I carried three books.
- Ben üç kitap taşıdım.
Tom offered to ferry us across the river in his boat.
- Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.
A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea.
- Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.
Handling dynamite can be dangerous.
- Dinamit taşıma tehlikeli olabilir.
How much is the handling charge?
- Taşıma ücreti ne kadar.