She began to grumble and then to weep.
- Söylenmeye ve ardından ağlamaya başladı.
You didn't do a very good job, I said.
- Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
It doesn't matter what he said.
- Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
He told me that his father was dead.
- O bana babasının öldüğünü söyledi.
She told me that she had bought a CD.
- Bana bir CD aldığını söyledi.
It is said that Kazu is the best soccer player in Japan.
- Kazu'nun Japonya'da en iyi futbol oyuncusu olduğu söylenmektedir.
She is said to have been rich.
- Onun zengin olduğu söylenmektedir.
Some doctors say something to please their patients.
- Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.
Say it in another way.
- Onu başka bir şekilde söyle.
This is confidential, I can only tell him personally.
- Bu gizli, sadece ona kişisel olarak söyleyebilirim.
I told you that in confidence, so why did you tell Jane about it?
- Onu sana sır olarak söyledim, öyleyse niçin Jane'e ondan bahsettin?
Could you please tell me why you love her?
- Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin?
Can you please tell me what time the train leaves?
- Trenin ne zaman kalkacağını lütfen bana söyleyebilir misin?
He began by saying that he would not speak very long.
- O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
What you are saying does not make sense.
- Söylediğinin anlamı yok.
If you don't have anything nice to say, keep your mouth shut.
- Söyleyecek güzel bir şeyin yoksa ağzını kapalı tut.
Tom told his son not to speak with his mouth full.
- Tom oğluna ağzı doluyken konuşmamasını söyledi.