Did you give her the tranquilizer?
- Ona sakinleştirici verdin mi?
Would you like a tranquilizer?
- Bir sakinleştirici ister misiniz?
The two sisters lived very quietly.
- İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.
The mother was quieting her crying baby.
- Anne ağlayan bebeğini sakinleştiriyordu.
Tom and Mary are longtime residents.
- Tom ve Mary uzun süreli sakinlerdir.
The residents of this town are deeply religious and patriotic people.
- Bu kasabanın sakinleri çok dindar ve vatansever insanlar.
It was a calm winter evening.
- Sakin bir kış akşamıydı.
He remains calm in the face of danger.
- O, tehlike karşısında sakin kalır.
Calm down and be cool.
- Sakin ol ve rahat ol.
Mike always stays cool.
- Mike her zaman sakin kalır.
Since Puerto Rico is a US colony, Puerto Rico's head of state is the President of the USA, but inhabitants of Puerto Rico are not allowed to vote in US presidential elections.
- Abd sömürgesi olduğundan beri Porto Riko'nun devlet başkanı Abd devlet başkanıdır ama Porto Riko sakinlerinin Abd devlet başkanlığı seçimlerinde oy kullanmasına izin verilmez.
Yesterday my brother went to Fukushima to help the inhabitants. I'm afraid that the radiation will increase.
- Dün, kardeşim sakinlere yardım etmek için Fukushima'ya gitti. Korkarım ki radyasyon artacak.
Tom tried to stay composed.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
Sami was enjoying a leisurely life.
- Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.
I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo.
- Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.
I am also a citizen of Tokyo.
- Ben de bir Tokyo sakiniyim.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
She married a local boy.
- O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
I was heavily sedated.
- Ağır şekilde sakinleşmiştim.
They have Tom sedated.
- Onlar Tom'u sakinleştirdiler.
The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants.
- Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
Tom was calm and collected.
- Tom sakin ve aklı başındaydı.
Mary's partner is a taciturn person.
- Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.
He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
- O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
He remained calm even in the presence of danger.
- Tehlike olduğunda bile sakin kaldı.
For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
Take it easy! Don't be so nervous.
- Sakin ol! O kadar gergin olma!
Take it easy and get well.
- Sakin olun ve iyi geçinin.
Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
- O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
This is a placid and cozy place.
- Burası sakin ve sıcak bir yer.
This forest is quiet and peaceful.
- Bu orman sakin ve huzurlu.
At night, this street is very peaceful.
- Geceleyin bu sokak çok sakindir.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
He observed this calmly, from a comfortable distance.
- Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
Tom sat very still on the couch.
- Tom kanepede çok sakin oturdu.
The stadium was quite still.
- Stadyum oldukça sakindi.
She's sedated, she could not hurt a fly.
- O sakin, bir karıncayı bile incitemez.
They have Tom sedated.
- Onlar Tom'u sakinleştirdiler.
Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
- Tom ve Mary birlikte sakin bir anın tadını çıkardı.
Sami has to calm down.
- Sami sakinleşmek zorunda.
You've got to calm down.
- Sakinleşmek zorundasın.