Sami kariyerini kurtardı.
- Sami salvaged his career.
Bu masa kurtarılmış ahşaptan yapılır.
- This table is made out of salvaged wood.
Chris'in kalbi o kadar boş ve hasarlı hissetti ki o tamir edilemedi.
- Chris' heart felt so empty and damaged that it couldn't be repaired.
Hasarlı saygınlığını onarmayı denedim.
- I tried to repair his damaged prestige.
Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
- The roof was damaged by the storm.
Zarar görmüş itibarını tamir etmeye çalıştım.
- I tried to repair his damaged prestige.
Sami, Leyla'nın itibarına hasar verdi.
- Sami damaged Layla's reputation.
Elektrik kesintileri bilgisayara hasar verdi.
- The power cuts damaged the computer.
Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
- This scandal has severely damaged the public image of our company.
Kuraklık oradaki tüm ürünlere zarar verdi.
- The drought damaged all the crops there.