Hiçbir şey bir şahıs olmak kadar zor değil.
- Nothing is as difficult as becoming a person.
Tom kötü bir şahıs değil.
- Tom isn't a bad person.
Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
- I bought a new personal computer yesterday.
Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
- The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
Tom her zaman gülümseyen bir tiptir.
- Tom is the type of person who always smiles.
O tür şeyi ne tip insan yapardı?
- What sort of person would do that kind of thing?
Bir bireyin sevgisini kabul et.
- Accept a person's love.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Yoshio kişilik olarak annesine ve görünüş olarak babasına benziyor.
- Yoshio resembles his mother in personality and his father in appearance.
Donald Trump ünlü bir iş adamıdır.
- Donald Trump is a famous business person.
Tom sempatik bir adam.
- Tom is an agreeable person.
Kimse paranın çoğunu katkıda bulunan kişinin Tom olduğunu bilmiyordu.
- Nobody knew that Tom was the person who contributed most of the money.
O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.
- He is such a bad person that everybody dislikes him.
Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
- A person's heart is approximately the same size as their fist.
O iyi bir insan değil.
- He is not a good person.
O oraya bizzat gitti.
- He went there in person.
Bizzat git ve onunla görüş.
- Go and see him in person.