From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined.
- Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.
These books have defined and shaped our culture.
- Bu kitaplar kültürümüzü tanımlamış ve şekillendirmiştir.
The Japanese tend to identify themselves with the group they belong to.
- Japonlar kendilerini ait oldukları grupla tanımlamak eğilimindedir.
Chemical symbols are used to identify chemical elements.
- Kimyasal semboller kimyasal elementleri tanımlamak için kullanılır.
One suspect has been identified.
- Bir şüpheli tanımlandı.
In most cases, modernization is identified with Westernization.
- Çoğu durumda, modernizasyon batılılaşma ile tanımlanır.
Can you clearly define this word?
- Bu sözcüğü açıkça tanımlayabilir misiniz?
There is a second way to define the Gabriel-Roiter measure which may be more intuitive.
- Gabriel Roiter ölçüsünü tanımlamak için daha sezgisel olabilen ikinci bir yol vardır.
Curiosity is a defining trait of human beings.
- Merak insanoğlunun tanımlayıcı bir özelliğidir.
Tom described his new invention to both John and Mary.
- Tom yeni icadını hem John'a hem de Mary'ye tanımladı.
She described him as handsome.
- O, onu yakışıklı olarak tanımladı.
Chemical symbols are used to identify chemical elements.
- Kimyasal semboller kimyasal elementleri tanımlamak için kullanılır.
Science is trying to identify the strange animal.
- Bilim garip hayvanı tanımlamak için çalışıyor.
Linguistics is a science that tries to describe language.
- Dilbilimi dili tanımlamak için çalışan bir bilim dalıdır.
It's hard to even describe.
- Bunu tanımlamak bile zor.
Love is hard to define.
- Aşkı tanımlamak zordur.
It is hard to define triangle.
- Üçgen'i tanımlamak zor.
It is hard to define triangle.
- Üçgen'i tanımlamak zor.
There is a second way to define the Gabriel-Roiter measure which may be more intuitive.
- Gabriel Roiter ölçüsünü tanımlamak için daha sezgisel olabilen ikinci bir yol vardır.