Ordu, madencileri uzaklaştırmak için asker gönderdi.
- The army sent soldiers to remove the miners.
Havalanmak zorundayız.
- We've got to take off.
Garip bir ses duyduğumda uçak havalanmak üzereydi.
- The plane was about to take off when I heard a strange sound.
Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.
- Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.
Bilgisayara ulaşabilmek için paneli kaldırmak zorunda kaldım.
- I had to remove the panel in order to access the computer.
Sadece herhangi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için, artık ailemle birlikte yaşıyorum.
- Just to remove any doubt, I no longer live with my parents.
Bu lekeyi çıkarmak zor olacak.
- It's going to be difficult to remove this stain.
Bu lekeyi çıkarmak imkansız olacak.
- It's going to be impossible to remove this stain.
Sadece herhangi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için, artık ailemle birlikte yaşıyorum.
- Just to remove any doubt, I no longer live with my parents.
Doktorlar, kurşunu çıkarmaya korkuyorlardı.
- Doctors were afraid to remove the bullet.
Eve girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekir.
- You must remove your shoes before entering a house.
Önce çapakları kaldırın.
- First, remove the burrs.
Kağıtları masadan kaldırdı.
- She removed the papers from the desk.
Tüm şüpheleri ortadan kaldırmaya çalıştım.
- I tried to remove all doubt.
Sadece herhangi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için, artık ailemle birlikte yaşıyorum.
- Just to remove any doubt, I no longer live with my parents.
Tom silahını kılıfından çıkardı ve onu masaya bıraktı.
- Tom removed his pistol from his shoulder holster and laid it on the table.
O, makyajını sildi ve yüzünü yıkadı.
- She removed her makeup and washed her face.
Dalağını almak zorunda kaldık.
- We had to remove your spleen.
Onu çıkartmak zorunda kaldım.
- I had to get it removed.
Dövmemi çıkartmak zorunda kaldım.
- I had to get my tattoo removed.
Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.
- Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.
Garip bir ses duyduğumda uçak havalanmak üzereydi.
- The plane was about to take off when I heard a strange sound.
Kahve lekesini çıkarmak zordu.
- The coffee stain was difficult to remove.
Çıkardığın giysileri dikkatlice yerine koy.
- Stow away carefully the clothes you removed.
Bir Japon evinin girişinde ziyaretçilerden genellikle ayakkabılarını çıkartmaları istenir.
- At the entrance of a Japanese house, visitors are generally asked to take off their shoes.
Ceketini çıkart çünkü hava çok sıcak.
- Take off your jacket because it's very hot.
Uçak kalkmak üzeredir.
- The plane is about to take off.
Onların uçakları yakında kalkacak.
- Their plane will soon take off.
Tomorrow the doctor will take the cast off her arm.
Please take out the trash before the whole house starts to smell.
He removed the marbles from the bag.
Die had she rather in tormenting griefe, / Then any should of falsenesse her reproue, / Or loosenesse, that she lightly did remoue.
And loke that ye ryde streyte unto Sir Lucius and sey I bydde hym in haste to remeve oute of my londys.
Shortly after this, my father removed, and settled in the same county, about ten miles above Greenville.
... if you remove it, or tamper with it, it's really obvious. You give it a fragile housing, ...
... to remove some duplicates. ...