Dün yağmur yağması talihsizdi.
- It was unfortunate that it rained yesterday.
Ben o talihsiz olaydan sonra burada tekrar bulunmadım.
- I haven't been back here since that unfortunate incident.
Tom talihsiz bir kaza ile karşılaştı.
- Tom met with an unfortunate accident.
Ben o talihsiz olaydan sonra burada tekrar bulunmadım.
- I haven't been back here since that unfortunate incident.
Ben bunu şanssız buluyorum.
- I do find that unfortunate.
Evde şanssız bir kaza vardı.
- There was an unfortunate incident at home.
Maalesef öğretmenlerim en kötüleri değil.
- Unfortunately, my teachers are not the worst ones.
Maalesef kötü haberlerim var.
- Unfortunately, I have bad news.
Hayır, ne yazık ki; aksine.
- No, unfortunately; on the contrary.
Maalesef, Tom bize yardım etmeyi reddetti.
- Unfortunately, Tom refused to help us.
Tom Mary'nin partisine katılmayı isterdi. Maalesef, yapmak zorunda olduğu başka şeyler vardı.
- Tom would have liked to attend Mary's party. Unfortunately, he had other things he had to do.
O başarısız olsaydı şanssız olurdu.
- It would be unfortunate if he were to fail.
Ne yazık ki sınava çalışmak için zamanım yoktu, bu yüzden başarısız oldum.
- Unfortunately, I didn't have time to study for the exam, so I failed it.
Maalesef bugün yağmur yağıyor.
- Unfortunately, it's raining today.
Tom Mary'nin partisine katılmayı isterdi. Maalesef, yapmak zorunda olduğu başka şeyler vardı.
- Tom would have liked to attend Mary's party. Unfortunately, he had other things he had to do.
Ne yazık ki, onu yanınızda getiremezsiniz.
- Unfortunately, you cannot bring him along.
Ne yazık ki yanında sadece beş dolar vardı.
- Unfortunately she only had five dollars with her.
... also it means you can actually get rid of unfortunate things like racial ...
... his game you showed shows also engineers have other unfortunate ...