Full body scanners perform a virtual strip search.
- Tam vücut tarayıcıları sanal şerit arama yapmaktadır.
Tom had to perform 100 hours of community service.
- Tom 100 saat toplum hizmeti yapmak zorundaydı.
Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
- 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
I have to make the best of that small room.
- Ben bu küçük odayla ilgili en iyisini yapmak zorundayım.
My father practices medicine.
- Babam doktorluk uygulaması yapmaktadır.
Tom showed up late to practice yesterday.
- Tom dün pratik yapmak için geç geldi.
I want to practise my English.
- İngilizcemi pratik yapmak istiyorum.
He usually wants to practise his English on me.
- O genellikle İngilizcesini benim üzerimde pratik yapmak istiyor
The astronaut had to conduct many experiments in the space shuttle.
- Astronot uzay mekiğinde birçok deneyler yapmak zorunda kaldı.
It took many years to build it.
- Onu yapmak yıllarımı aldı.
So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
- Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
If we’re truly a nation of family values, we wouldn’t put up with the fact that many women can’t even get a paid day off to give birth.
- Eğer gerçekten aile değerlerine önem veren bir milletsek, çoğu kadının doğum yapmak için ücretli izin bile alamadığı gerçeğine katlanmazdık.
She may have gone out to do some shopping.
- O biraz alışveriş yapmak için dışarı gitmiş olabilir.
Sooner or later, every parent has to have a talk with their children about the birds and the bees.
- Er ya da geç her anne-baba çocukları ile kuşlar ve arılar hakkında bir konuşma yapmak zorundadır.
Don't forget we have to do our homework.
- Ödevimizi yapmak zorunda olduğumuzu unutma.
The last thing we want to do is to forget to pay our bills.
- Yapmak istediğimiz son şey faturalarımızı ödemeyi unutmaktır.
To do our part to protect the elderly, we work to educate and watch out for our clients during our caregiving activities.
- Yaşlıları korumak için üzerimize düşeni yapmak amacıyla, bakım çalışmalarımız sırasında müşterilerimizi eğitmeye ve onlara göz kulak olmaya çalışıyoruz.
I haven't actually decided to build a house yet.
- Henüz bir ev yapmak için aslında karar vermedim.
I think we should ask Tom how much sugar we need to make cookies.
- Bence Tom'a kurabiye yapmak için ne kadar şekere ihtiyacımız olduğunu sormalıyız.
Let's dine out tonight. I'm too tired to cook.
- Hadi bu gece akşam yemeğini dışarda yiyelim, yemek yapmak için çok yorgunum.
Tom is very committed to doing that.
- Tom onu yapmak için çok kararlıdır.
How much does it cost to make a T-shirt?
- Bir gömlek yapmak kaça mal olur?
Apart from the cost, it will take long to build the bridge.
- Köprü yapmak, maliyetin dışında, uzun sürecektir.
The last thing I want to do is cause you a problem.
- Yapmak istediğim son şey sana bir probleme neden olmak.
The last thing I want to do is cause you any more pain.
- Yapmak istediğim son şey size daha fazla acıya neden olmamdır.
Tom struggled to make ends meet.
- Tom geçimini yapmak için çabaladı.
I'd like to hold a staff meeting first thing tomorrow afternoon, so could you reserve the conference room?
- Yarın öğleden sonra ilk olarak personel toplantısı yapmak istiyorum, bu yüzden konferans salonunu ayırır mısın?
I've turned off most of the lights to save power.
- Enerji tasarrufu yapmak için ışıklardan bazılarını kapattım.
Whose turn is it to deal?
- İş yapmak için kimin sırası?
We have to do the work in a day.
- Biz işi bir gün içinde yapmak zorundayız.
I had to work overtime yesterday.
- Dün fazla mesai yapmak zorunda kaldım.
Tom didn't want anything to do with Mary.
- Tom,Mary ile bir şey yapmak istemiyor.
He'll have to do without a gun.
- O, bir silah olmadan yapmak zorunda kalacak.
Tom appears to have achieved what he set out to do.
- Tom yapmak için başladığı işi başarmış gibi görünüyor.
I'd like to hold a staff meeting first thing tomorrow afternoon, so could you reserve the conference room?
- Yarın öğleden sonra ilk olarak personel toplantısı yapmak istiyorum, bu yüzden konferans salonunu ayırır mısın?
Some of the students like to draw pictures.
- Öğrencilerden bazıları resim yapmaktan hoşlanırlar.
This house needs so many repairs, it would be easier to tear it down and build a new one.
- Bu evin çok fazla onarıma ihtiyacı var, onu yıkmak ve yenisini yapmak daha kolay olacaktır.
You're going to have to pay for the repair.
- Tamir için ödeme yapmak zorunda kalacaksın.
One of the most important things you have to do right now is to carry out the plan.
- Şu anda yapmak zorunda olduğun en önemli şey planı uygulamaktır.
James Cameron created a new way to make movies.
- James Cameron film yapmak için yeni bir yol ortaya çıkardı.
We'll also have to create a separate smoking section, won't we?
- Biz ayrıca ayrı sigara içme bölümü yapmak zorunda kalacağız.
Sami was forced to make an emergency landing.
- Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
I think Tom could accomplish just about anything he decides to do.
- Sanırım Tom yapmak istediği bir şeyi başarabilirdi.
It's not necessary to do evil in order to accomplish good.
- İyiyi başarmak için kötülük yapmak gerekli değil.
To make mistakes is not always wrong.
- Hatalar yapmak her zaman yanlış değildir.
Don't be afraid to make a mistake.
- Hatalar yapmaktan korkmayın.
Taking moderate exercise will do you good.
- Ölçülü egzersiz yapmak size iyi gelecektir.
Do you like to exercise?
- Egzersiz yapmak ister misin?
Making such a judgement may lead to wrong ideas.
- Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
He was guilty of making a mistake.
- O, bir hata yapmaktan suçluydu.
I have to massage my knees.
- Dizlerime masaj yapmak zorundayım.
To err is to be human.
- Hata yapmak insan olmaktır.
To err is human, but to persist in error is diabolical.
- Hata yapmak insana mahsustur ama hatada ısrar etmek şeytanidir.
One of my hobbies is making artificial flowers.
- Hobilerimden birisi yapay çiçekler yapmaktır.
She wants to invest in our company's infrastructure.
- O bizim şirketimizin altyapısına yatırım yapmak istiyor.
Nobody wanted to invest in my country.
- Hiç kimse ülkemde yatırım yapmak istemedi.
She wants to invest in our company's infrastructure.
- O bizim şirketimizin altyapısına yatırım yapmak istiyor.
Nobody wants to invest in my country.
- Kimse benim ülkemde yatırım yapmak istemez.
I do not want to make a mistake.
- Ben bir yanlış yapmak istemiyorum.
I want to invest in index funds.
- İndeksli yatırım fonlarına yatırım yapmak istiyorum
You don't have to pretend with me.
- Bana numara yapmak zorunda değilsin.
Tom doesn't have to pretend with me.
- Tom benimle numara yapmak zorunda değil.
You didn't do a very good job, I said.
- Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
- Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
Why doesn't anybody translate my sentences?
- Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?
Regardless of what he does, he does it well.
- Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.
She talked her husband into having a holiday in France.
- O, Fransa'da bir tatil yapmak için kocasını ikna etti.
I'm just about to check in.
- Tam giriş yapmak üzereyim.
I'd like to check in, please.
- Giriş yapmak istiyorum, lütfen.
Layla didn't like to show off.
- Leyla gösteriş yapmaktan hoşlanmadı.
I'd like to interview them.
- Onlarla röportaj yapmak isterim.
Tonight, I'll have to do an interview.
- Bu gece bir röportaj yapmak zorunda kalacağım.
I want to take a nice long vacation.
- Güzel uzun bir tatil yapmak istiyorum.
I want to take a vacation on a tropical island.
- Tropik bir adada tatil yapmak istiyorum.
Whose turn is it to deal?
- İş yapmak için kimin sırası?
The soul of commerce is upright dealing.
- Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.
If you want to do good work, you should use the proper tools.
- İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.
You must consider what kind of work you want to do.
- Ne tür bir iş yapmak istediğinizi düşünmelisiniz.